10 Ağustos 2015 Pazartesi

Çok önceleri yazdığım bi yazıdan çok da uzaklamamışım bugün onu görünce yayınladım.

bi gün bi rüya gördüm, babam ölmüştü. hayatımda hiç bir rüyadan ağlayarak nefesim kesilerek uyanmamıştım. sonrasında çok uzun süre boyunca da sakinleşememiştim. sonra büyüdüm, o babam, nefret kelimesi çok ağır kalsa da oldukça yabancı biri oldu benim için, hatta bazen ölse bişeyler düzelir diye bile düşündüm. sonra arkadaşlar edinmeye başladım, çok güzel arkadaşlar. hepsini çok sevdim, onlar da beni. herkes gider onlar gitmezdi benim için, aile benim için onlardı. bi gün çok olmasa da önemli biri olurum sanıyordum, kendi ailem beni boş bulsa da ailem dediklerim bana inandılar. sonra ben bişey olamadım ve onlar kendilerine başka aileler istediler ve gittiler. artık onlarda yabancım olmuştu. bi adam sevdi beni sonra bende onu. hiç bir araya gelemeyiz sandık, ama sonra geldik. hiç bu iş yürümez sandık ama bi şekilde yürüdü. sonra bi daha ayrılmayız sandık ama bitmiştik artık.
hayat rengarenk bi yer olmadı hiç belki ama, artık "şuan ne yapmak isterdin?" sorusuna imkansıza yakın verilen cevaplardan biri olarak; gülümsemek diyecek kadar renksizleşmişti şimdi.
eskiden kitap sahibi olmak müthiş heyecan vericiydi mesela, okunulan kitaplarda dostlar edinilirdi, ama şimdi bi ara başlıycam tekrar okumaya durumuna gireli epey zaman oldu.
hep kontrollü yaşamaya çalıştım, her şeyin üzerinden iki kere geçtim ki pişman olmayayım hiçbir şey için diye, çünkü pişmanlık iç kemirirdi ondan emindim. sonra ipin ucunu bi kere kaçırdım, yalnızca bir kere ve bir daha asla toparlayamadım. her şey düzeltilemiycek kadar karışmış ve ben yorgunluktan yığılacakmışım gibiydim artık.
"çok parçalandım ve parçalandıkça çoğaldım" diye avutamaz oldum kendimi. şimdi parçalanıyor gibi değil de tükeniyor gibi hissediyorum.
bi gün, bi adam izlemiştim internette, intihar etmeden önce bi video çekmiş bi adam. söyledikleri çok içimi acıtmıştı. adam mutluydu, müzik dinliyor şarap içiyordu ve; zamanında bazı durumlar karşısında kendini çok iyi hazırlayamadığını ve o durumlarla şuan baş edemediği için tek yolun bu olduğunu söylüyordu. ama o benden farklı olarak bunu sakinlikle karşılıyordu. etraflıca düşünmüş ve en doğrusunun bu olduğuna karar vermişti. o adamda ki sükuneti kıskandım. ve ona çok saygı duydum. benim bunu yapışım bile öfkeyle olur çünkü. hiç bitmeyen bi öfke, herkese ve geçmişe duyduğum lanet olası bi öfke.
aklımın bi yanında hala bi yol var mı diye soran küçük bi ses var, bu dev öfke ve ümitsizlik onu yutmaz ise, belki o bişey bulur umudu taşıyorum. bünyemde başka da hiç iyi bi şey yok, geri kalan her şeyden sadece nefret ediyorum.