10 Temmuz 2010 Cumartesi

öyle büyük ki inan doktor içimde ki boşluk!!!

mutsuzluktan kusarak kurtulabilir miyim merakım uykuya dalmama neden oldu, epeydir gündüz uykusuna yatmamıştım ve artık uyumaktan nefret eder hale geldim... freddy'de insanlar uyumamak için uğraşırlardı ya, onun kadar yorucu uykuya dalmak benim için artık. rüyalarımda freddy krueger beni kovalamıyor ama her uyanışımda çokkkk uzun sürmüş bi kavgadan uyanmak, her gece çok yakın olduğum birini dövmek, öldürmek, nefret etmek... kolay olmuyor!
doktora söyledim, ilaçlar yapıyor dedim verme bana şu geceleri verdiğin ilacı ağlayarak uyanmak üzereyim dedim, dinlemedi... o zaman sadece not alan doktora baktım, ne düşündüğünü merak ettim. sanki benimle ve sorunlu hayatımla çok alakadar mış gibi görünen çehrenin altındaki gerçeği merak ettim; sabah kavga ettiği karısının akşam çıkaracağı çıngarın yoruculuğunu mu düşünüyordu? yada üzerinde ki pantolonun onu sıkışına bakarak çok kilo aldım mı diyordu? belki de demin giren hemşirenin acayip güzel tırnakları onun da ilgisini çekmişti, ona kaymıştı aklı diye de düşündüm. hatta öğle tatili bitince girmiştim muayenehaneye belki de muhabbet ederken tatlısını yememiştir ondadır aklı diye de düşündüm!
biran sadece sustum ve o sürekli not alıyordu, kalemin kağıtta ki sesinden başka birşey yoktu oda da, saat olmayışına şaşırdım "demek sessizlikte hastalar iyiden tırlatmasın diye koymuyorlar" diye düşündüm. sonra ona baktım ifadesiz yüzü yanlızca aldığı notlara bakıyordu "off bunaldım bu şehirli insanların sebepsiz depresyonlarından, yine mi saçma sapan anlıyorum seni diye teselli edicem" diye düşünüyor olabilir diye utandım da azcık, derdimi de diyemedim küçümser diye...
sessizliği bozan o oldu(haliyle) ne düşünüyorsun? dedi, "sizi" demek isterdim ama demedim! benden ne kadar üstün bi ırkın çocuğusun ki mutsuzluğumu senin gidermeni bekliyorum! diyemedim. ama bi keresinde yine bu tip bi doktor bana "anlıyorum çok zor bi hayatın var" diyerek durumumun normal olduğunu söylediğinde, "sanki aklınız şuan ki durumumu tahlil etmeye çalışıyormuş gibi konuşmayın. bu tavrınız, beni onaylama şekliniz hakaret gibi, aslında dolapta ki tatlıyı yada eve gidip televizyon karşısında uyuklamayı istediğinizi biliyorum" demiştim... kızmıştı o zaman da "şimdi en azından insani bi tepki veriyorsunuz" da demiştim. sonra bi daha gitmedim o doktora, bu doktor da farklı değil ama doğal diyorum, çünkü benim bakış açım aynı, belki biraz daha yumuşamış kenarları olduğundan daha uzun sabrediyorumdur sadece... neticede yorgunum, mutsuzum aslında tipik insanım ama insanların bu tip şeylerle mücadele ediş şeklini benimseyemediğim için kronikleşiyor bu nevrotikliğim. insanlar nasıl mı mücadele ediyorlar; kendilerini üstün görüp, başka bir şeyi umursamayarak, herşeyi küçümseyerek! yani normalleştirerek...
sonra dönüp doktora dedim ki, belki de size hastalık gibi görünen şey normal insanın alması gereken hal'dir! belki bize dayatılan insan profili yanlıştır. belki normal sayılan güzel olan/sağlıklı olan/zeki olan/yetenekli olan... değildir! belki ben normalimdir, kafamın bunlara çalışmasına izin verdiğim için, belki mutlu olmak uğruna görmezden gelmek yanlış olandır..............
yüzüme baktı sadece...
sonra ilaçların dozu arttı haliyle. o an gülümsedim sadece...
ve aklımda hep bu şarkı dönüyordu, hak verdim toroman'a.
bunlara takılan kaçıncı insandım kim bilir...
bekleme salonunda günü geçmiş dergiler,
saçım başım dağılmış, sanki bana benzerler...
doktor, doktor
insanlar hiç bilmiyor doktor,
insanlar hiç sormuyor doktor...
sonra ümitsiz kendimi ifade bile etmeye uğraşmadan kalkıp reçetelerimi aldım, insanların "normal" standardına yakın davranmaya çalıştım. ama çok yorgunum işte, bunları konuşabilecek biri bile yok... kimseler üzülmesin diye susuyorum...
La Science des rêves' de ki Stephane gibi rüyalarımın analizini istiyorum, yapabilir misin demek istiyorum birilerine?
sakın bana Stephane kim? diye sorma, yoksa asla anlatmam sana hiçbir şeyimi...
Stephane'i bile bilmiyorsan onun ve diğer filmlerin/kitapların/şarkıların/insanların/olayların
/maria'nın/roy'un/joel'in/Clementine/walt'un/usta'nın/latife'nin/bünyamin'in/ hayyam'ın/max'ın/ Sad Movie'nin/Kwak Jae-yong'in... açtığı yaraları bilmediğini farkedip bi yabancıya konuşamıycağımı hatırlıycam...
şimdi yanlız kalmak istiyorum...
iyi gelicek diye umuyorum.
ANAFORDA BOĞULMAK S.214

3 yorum:

sevinç dedi ki...

sabahn sekizinde geldim buraya ilk yaptığım şey (ki sen bunu zaten biliyorsun)çantanı boynumdan indirmeden bilgisayarımı açıp müzikli bir giriş eşliğinde seni okumak, konuşamadıklarımızı okumak bu beni aslında çok üzüyor bir yandan da hoşuma gidiyor saçma bir çelişki
neyse, saat 10:30 ve ben halen seni düşünüyorum (seni bir gören ne mümkün aklından çıkarsın bir daha;) nasıl neden niye böyle oluyor deminin hiç bir anlam ifade etmediği düşünceler kafamda, elinden birşeyler gelebileceğini düşünmekle hiç bir şey yapamayacağını görmek, bir bıçak kadar keskin kesip atamamak kahrı kederi, kendime bile itiraf edemediğim gizli saklı düşüncelerimi bile söyleyebilicek kadar canımın içindeki birine yardımcı olamamak, ne kadar istesemde dilesemde onun gibi acı çekememek beni hem çok utandırıyor hemde çok üzüyor. ama biliyorum kendime hep bunların bir gün tamamen bitmesede hafifleyeceğini hatırlatıyorum... seni çok seviyorum tahmin edemeyeceğin kadar kimsenin tahmin edemeyeceği kadar. kimsenin anlayamacağı kadar. kimsenin eleştirmeye yargılamaya, küçümsemeye, hadi ordan bee sen kimseyi sevemeyecek kadar için kötüleşmiş deyemeyeceği kadar. annem bizi üzgün görünce allahım çocuklarıma dert verme vereceksen bana ver dileğini senin için edebilecek kadar. egoma bencilliğme, ne istediğimi bilmez zamanlarıma rağmen, kelime, ifade yoksunluğuma rağmen seni çok seviyorum. seni kaybetmeyi düşünmek derinden feci bir ateş basması başımda göğsümde olmaz diyorum olamaz...

burçak yıldırım dedi ki...

benim de bir anım var,
öss dönemi benim için bir gencin yaşadıklarından çok daha ağır geçmişti. sınav kağıdımda yanlışlık oldu, yöke gittim, çok saçma bir cevap aldım, o yıl öys konuları geldi ve benim isteğimle başka bir şehire taşındık kısaca..

annem ve babam iş değiştirdi benim yüzümden, sınıf arkadaşlarımın hepsi çok tuhaftı(anlatılmaz yaşanır cinsten). şehri hiç tanımıyordum. hiç arkadaşım yoktu, koridorlarında pencere olmayan bir dershaneye gidiyodum. yalnızlıktan ölüyodum..

bir psikiyatra gittim, "kadın" psikiyatra, anlattım o da yüzüme bakmadı, sadece kıyafetlerimi inceliyodu, sınavlarda performansım düşük normalde çok daha iyiydi, yetersizim gibi bişeyler dedim, "sen busun, bunu kabul et" dedi.
bir ilaç verdi bütün gün uyutan cinsten. içmedim hiç. ta ki sınav sabahına kadar. o sabah bir tane içtim, sözel kısım uçtu gitti :) neredeyse sadece matematikle bitirdiğim üniversiteye gittim..

o yıl öyle bir yalnızlık yaşadım ki, o kadar kötüydü ki, sonraki yıllar hiçbir şey beni mutsuz yapamadı.
daha kötüsünü gördüm dedim hep.
hep çalıştım birşeyler yaptım..

umarım sen de bundan sonra daha kötüsünü gördüm dersin, duyguların, düşüncelerin ve derin sertleşir. hiç kimse ve olay sen istemedikçe seni etkileyemez. etkilemese.

beni rahatta dinleyin! dedi ki...

iki güzel kadın, iki uzun metin! nasıl mesudum anlatamam...
ikinizin yazdıkları da boğazımda düğümlendi, boş konuşmak istemiyorum o yüzden duygularımı içime akıtıyorum...