12 Kasım 2009 Perşembe

sen unut geçmişini, ben aklımda tutarım. adamım, bu küçük işlere ben bakarım. yanarım!!!

bugün "hatırlamamak" üzerine çok tartıştık. ben fil hafızalı biri olduğumdan benim için tek bir anlama varıyordu anlattıklarımın hatırlanmaması; önemsememek...
ki, önemsenmediği yerde kalamayan arıza tiplerdenim!
ama aslında durum bu kadar da basit değil biliyorum, çok çok önemsendiğimi de biliyorum ama hatırlanmıyor işte anlattıklarım...
haliyle yoruyor bu çelişki beni, ben yoruldukça da başkalarını yoruyorum.
neyse, bu bi türlü bi yere vardıramadığımız tartışmayı malesef kapatamayıp altını kısıp kaynamaya bıraktık ve "up"ı izlemeye gittik. yaşadığımız günle paralel bi filmdi, o yüzden üzerimizde ki dramatizasyonu çok yüksekti.
film kendinden çok yanındakini hatırlayan, onun çocukluk hayallerini hiç unutmayan bi adamın yolculuk hikayesini anlatıyordu, sonrasında filme eklenen doğa kaşifi 8 yaşındaki "Russel" ve "dug" ve "kevin" ve bir de "erol günaydın" seslendirmesi filme çok renk katsada filmin en duygusal ve benim açımdan en mühim olduğu anlar, filmin ilk 5 dk.sına sığdırılmış aşk hikayesindeydi.
çocukluktan başlayan bi aşk, mutluluk dolu bi ömür ve yolun sonunda diğer yarısını kaybetmiş bir adet huysuz ama çok şeker amca...
filmde ki en renkli karakter "ellie" idi, yani amcanın kaybettiği diğer yarısı. ama sonunda o yaşlı amcaya bu yolculuğu yaptıran da, tam olarak o kadının çocukluk hayaliydi. hep ertelenmiş, asla onunla gerçekleştirmeyi başaramadığı hayali. onun anısına onun yokluğunda yapılan yolculuk...
-bu aşk daha uzun anlatılmalıydı! dedi ali.
kesinlikle katılıyorum, filmin bu ön hikayesi gibi gösterilen aşk giriş-gelişmeyi, balonlarla macera da sonucu oluşturabilirdi. ama sanırım bu tip aşk hikayeleri yazmakta bişey yok, bu filmi ilginç bir hikayeye dönüştüren o yolculuk diye düşünülmüş. ama yine de sanırım böylesi aşklara aç bünyeler filmin orasını daha çok sevip orasında daha çok gözyaşı döktü.
itiraf ediyorum çok ağladım ama ali'de ağladı,
valla...
bahsettiğim aşk hikayesinin çocukluk kısmı hariç kalanı aşşağıda ki gibidir, bundan sonrası macera dolu balonlu hikayedir;
http://www.youtube.com/watch?v=yeLgjGEBWcY
tabi ki çok sevdim, pixar filmleri hergün daha çok sevdiğim bi film yaparak benim derece listemi zorluyorlar ama hala birincilik wall-e'nin :)

tüm bunları alt tarafı bi çizgi film olarak görenler için notlar;

-bu film de yaklaşık 70 animasyoncu çalışmış ve 375 kişilik pixar ekibi katkıda bulunmuş,
-Baş teknik yönetmen Steve May ve ekibi filmde Carl’ın evini havalandırmak için 10297 balon çizmişler.
-Evin ilk kez temellerinden kurtulup havalandığı sahnede ise balon sayısı iki katına çıkarak 20622’ye ulaşmış. May ve ekibi, gerçek bir evi havalandırmak için 26.5 milyon balon gerektiğini hesaplamışlar.
-Yönetmen/Senarist Pete Docter, ortak Yönetmen/senarist Bob Peterson ve “Yukarı Bak” yapım ekibinin diğer önemli üyeleri, Tepui dağlarındaki “kayıp dünya”yı incelemek için Venezüela’ya bir keşif gezisi yapmışlar. Ekip 115 mesa içindeki en yüksek ve en ünlüsü olan Roraima dağına tırmanmak için 2 kilometrelik bir tırmanış gerçekleştirmiş ve ardından helikopterle Kukenan’a götürülmüş. Hevesli Pixar kaşifleri, ölümcül karıncalar, zehirli yılanlar, akrepler ve mini kurbağalarla karşılaşmış.
-Russel rolü için 450 çocuk denenmiş.
-ellie'nin çocukluğunu yönetmenin 7 yaşında ki kızı "ellie" seslendirmiş, karakterin adı da ordan gelmiş oluyor böylece,
-Russel ve Karl’a Muntz’un servis yaptığı yemek, aslında “Ratatuy”daki midye yemeğiymiş,
-“Yukarı Bak” filmindeki bir kare görüntüyü render etmenin süresi 5-6 saati bulabiliyormuş. Bazı karmaşık kareler 20 saat sürüyormuş. Bir saniyelik görüntü için 24 kare gerekiyormuş.
-pixar'ın 4 dehasının "CalArts konservatuarı"nda ki sınıfları olan A113'ün bütün pixar filmlerinde varolması adetten olduğundan, bu filmde de amcanın çağrıldığı mahkeme salonunun numarası olarak karşımıza çıkmış
-filmde russel'ın en sevdiği dondurmacı olan "Fentons Creamery" yönetmen ve yönetmen yardımcısının evlerine çok yakın olan ve aileleriyle birlikte sık sık gittikleri bi yermiş,
keza ilk kez oyuncak hikayesinde görülmüş olan "Pizza Planet pikabı" da bir çok pixar animasyonun da görüldüğü gibi burda da görülmekte...

işte böyle bi dünya detay ve çok ciddi koca koca adamların yaptığı işler bunlar. hala "alt tarafı bi çizgi film işte!" demiyorsunuzdur umarım...

*yukarıda ki bilgilerin çoğu sinema.com'dan temin edilmiştir.

4 yorum:

BelGarath dedi ki...

kiminin kahramanı doug :),
kiminin elly,
kiminin de carl...

herkese bir kahraman veren hikaye, ne de olsa kahramanlara hasret dünyada...

sevinç dedi ki...

dip not kime gönderme:))

beni rahatta dinleyin! dedi ki...

valla dip not ali içindi. kaynakları belirtmeliymişim yoksa mazallah insanlar tom waitsle arkadaş, beirutla kanki ve pixar'da üst düzey bi yönetici olduğumdan mevzulara vakıf olduğumu düşünebilirler diye.
emniyet olsun diye yani, bunları bi yerlerde izledim, okudum falan demek için :)

*ve yes benim (kahramanım diyemem çünkü benim kahramanım wall-e) filmde ki yakınlık ve sempati hissettiğim kişi elly idi sevgili belgarath...

Plaoust dedi ki...

Siz 2009 yılının kasım ayında yorum yapmışsınız filme:):):) ben 2011 in kasım ayında yazıyorum bu yazıyı...:):):) tanrım!!! yalnız yaşamanın, bloglardan daha geçen ay bir arkadaşım sayesinde tanışmam, yeni filmleri vizyon tarihinden yıllar sonra izlemem.. sanırım uzak zamanlarda yaşıyorum.. filmi sevmiştim... russel ın "bay Fredricksen" demesi "geeel çulluk" demesi de tabi, hoşuma gidiyor. arada açıp izliyorum yine..