5 Ekim 2009 Pazartesi

Giriş(miş)!

“Giriş metni” yazma zorundalık hissi her şeyi yazmama engel oldu. Kendimi tanımlamak benim için hayattaki en zor tanım olduğundan ve her yeni duruma da bu tanımla başlamam gerektiğinden, her yeni olaydan kaçınır oldum. Birileriyle tanışmak, bi yere kayıt olmak, beni tanımayacakları bi yeri aramak bile dahil bu duruma. Ne derim, nasıl tanıtırım sorunsalı derin yüklerle bastırırken omuzlarıma, ben her yeni mevzudan bu sebepten alıkoyarım kendimi.
Bunun nedenleri hakkında bazı fikirlerim var elbette; muhtemelen kendimi tanıtacak kadar iyi bulmuyor olmam olabilir. Yani ben birilerine kendimden bile bahsetmem, sıkılırlar diye düşünürüm. Aynı neden sanırım burada da vakıf… O yüzden bu saçma anlatımı giriş saymıyorsak, giriş olmasın diyor ve söylemek istediklerimi yazma aşamasına bir adım atlıyorum izninizle…
(Gerçi buda değişik bi çelişki oldu, hem kalk kendini sıkıcı bulmanın birileriyle konuşmamaya kadar varan bi antipatiye dönüştüğünü söyle, sonra da anlatacaklarıma geçiyim de… Kendim de güldüm buna, bakalım devamı ne kadar çelişkili, paradoksal ve travmatik olacak…)

Hiç yorum yok: