9 Şubat 2010 Salı

madonna olucakmış, gülmeyin! belki yarası var...

madonna olcakmış,
gülmeyin! belki yarası var
çok gülümsemiş, mutsuz olmamış
belli şakası var
beş dakika durup, bi dinleyin
belki bi sözü var
hemen gitmeyin bekleyin,
ayrıca bişi var
bizden farklıymış, evet deyin
-e sen öylesin
doğuştan starmış,
aman deyin, nazar değmesin
madonna olucakmış, gülmeyin...

seveni/sevmeyeni var, ama burda ki mevzu nil değil. bu şarkıda ki acınası ruh halinin herkesin başından başka karakterlerle en ergen çağlarda geçmiş olması... ben madonna olmayı istemedim ama vardı işte benim de kendimi layık gördüğüm bi yerler. ve insan kendini hakikaten bayağı bi süre inandırıyor buna: bi gün keşfedilecek ve değer, kıymet görecek kadar muazzam bi kristal olduğuna...
yani insan aynı atomlardan olunca elmasla-kömür arasında ki farkın tamamen renk/zevk farkı olduğunu sanıyor bi zaman sanırım.
ama sonra ayrılıyoruz işte yada ayrıştırılıyoruz böyle elmaslar/kömürler yada daha açık anlatımıyla değerliler/değersizler diye...
kendimce kurduğum hayaller ve bekleyişler beni küstürüyor böyle, ergen zamanlar da dedim ama sanırım biraz eksik söyledim, insanlar kömür/elmas diye ayrıldıktan sonra da ayrışmalar devam ediyor ve biz kömürler cephesinde ki bir ayrım kolu da; hayalciler/gerçekçiler. onlarda içlerinde ayrılıyor sonra, gerçekçiliği set yapıp kendi gerçeklerini kuranlar, hayal kurmaktan vazgeçemeyip gerçeklikle kendini araf'ta bırakıp hırpalayanlar... ben hayal kurmayı uzun zaman önce unuttum sanıyordum ama yanıldığım şey eskiden neredeyse tüm vaktimi hayal dünyasında geçiriyorken bunun dozajını artık azamiye indirmiş olmam.
çocukken ki yarattığım bu dünyanın da nedeni hep uyumsuzluktu aslında. küçükken çocuklarla anlaşmak zordu, sonrasında da işler yaver gitmedi ve büyükler zorladı beni. küçük numaralar geliştirdim sonradan beni aralarında barındırabilsinler diye. ama sonra fasülye sırığının tepesinde ki dev'e sürekli ninniler çalan arp kadar yoruldum... şimdi yorgun ve elinden pek bişey gelmeyen biri gibi hissederken kendimi, bu şarkıyı mırıldanmaya başladım...

9 yorum:

BelGarath dedi ki...

aslında herşeyi görmemizi sağlayan, ışık. eğer ışık olmasaydı sanırım zifiri karanlıkta hiçbirşey görülmeden hayat devam ederdi.

ışık gerek görmek için.
en güzeli ve kutsalı olan Güneş gerek...

sevinç dedi ki...

çok acı söyler bunlar dostum çok!! düşünüyorum düşünüyorum bir yandan inanmazsın ahmet kaya dinliyorum nerden geldiyse aklıma "acılara tutunmak"

"ışık gerek görmek için.
en güzeli ve kutsalı olan Güneş gerek..." de güneş ne görmek ister diye sormak gelmez akla !!

sevinç dedi ki...

bi seni okuyorum, bi Nazım'ı dnliyorum arada Yılmaz erdoğan, ahmet kaya, hatırla sevgilinin müzikleri çok ağlayasım var bilirsin beni gözlerimin içi kırmızı kırmızı hemen nemli parlak parlak bunumun direği sızım sızım ne kadar büyük olduğunu hatırlarıyor bana bir kaç saniye neyse seni seviyorum bee...

sevinç dedi ki...

Baraka'ya gidelim balkona oturalım gene, bira içelim çok içesim var karşılıklı çok oldu çok senden karşılık bulmayalı :)sohbet edelim birilerini eleştirelim, dalga geçelim, çapkınlık yapalım, belki vapura da bineriz ne dersin???

beni rahatta dinleyin! dedi ki...

:) yanyana fotoğraf da çektiririz belki...
ayrıca da gitmek için engelleri olan hep sensin, ben hep hazır askerim mevzu gezmek oldu mu bilindiği üzre...

beni rahatta dinleyin! dedi ki...

bu arada bu kadar içli mesajın da bile beni güldürdün. ikinci mesajın da amma ikileme kullanmışsın :)

sevinç dedi ki...

bana mı güldüm :))

beni rahatta dinleyin! dedi ki...

ehehe tabi yiğit tavrı, müge tavrından iyidir:)

sevinç dedi ki...

:)